18 Ağustos 2011 Perşembe

Kulenin Hanımı XII

Aralarında uzun süren bir sessizlik oldu. Şu dakikada ne denebilirdi ki? Sonunda Bora konuyu değiştirmeye karar verdi:

-Meryem, çok merak ediyorum. Sen ve Deniz, bütün bunları nasıl bilebiliyorsunuz? Yani mesela biz neden bilemiyoruz? Farkımız ne?
-Deniz bir tür yükselmiş üstattır. Tekamülündeki son noktaya geldi. Işık oldu, yani Tanrı ile bir oldu. Son yaşamında öyle bir noktadaydı ki evrende olup biten her şeyin farkındaydı. Kendini tamamen bilmişti. Bu yüzden dünyaya bir daha gelmesi gerekmeyecek. Yine de olduğu yerden hala ihtiyacı olanlara rehberlik yapabilir. Ayrıca şu an Yaradan'ın bir parçası olarak OL derse her şey olur. Yani bir gün Yaradan'ın planına uygun olarak bu dünyada fiziksel bedeniyle yeniden ortaya çıkabilir.

Ayça Meryem'i büyük bir merakla dinliyordu.
-Ya sen? Sen de onun gibi misin?
-Hepimiz onun gibi olmaya doğru evriliyoruz. Ama ben daha ziyade sizin gibiyim. Buradaki son görevlerim bunlar. Bittiğinde birlikte ışık olacağız.
-Bu görevi sana kim veriyor? Nasıl biliyorsun?
-Yıldızlarda okuyorum. Ruhlar anlatıyor. Deniz anlatıyor.

Ayça'nın merakı gitgide artıyordu:
-Bize hikayeni anlat Meryem.

-Çocukluğumdan beri rüyamda Meryem Ana'yı görürüm. Bana mesajlar getirir. Rüyalarımda bana hediyeler verirdi. Koyu mavi bir göz verdi ki alnımın ortasına yerleştirip görünenin ardındakini görebileyim. Yıldızların bilgisini verdi ki olanları ve olacakları orada okuyabileyim. Bana dişil bilgeliğin sırlarını verdi ki onları koruyup gerektiğinde aktarabileyim. Rüyadaki bu hediyeler zamanla hayatımda tezahür etti ve ben O'nun bir müridi ve rahibesi oldum. Meryem benim adım değil, bulunduğum makamın adı. Asıl adım Neşe.
-Hz İsa'nın annesi olan Meryem Ana'dan mı bahsediyorsun?
-Evet, fakat ondan bir insan olarak değil, bir enerji olarak bahsediyorum. Meryem Ana ve İsa birer semboldür. İkisi de içimizdeki Tanrısal Işık'a bağlanmamız için bize rehberlik eden enerjiler. Ben şu anda o enerjiyi yüksek boyutlardan buraya taşıyan kişilerden biriyim. Dünyanın her yerinde pek çokları vardır. Bir sürü Bilge Kadın yıldızları izlerler, şifa dağıtırlar, ışıklarını yayarak Dünya'yı daha güzel bir yer haline getirirler. Hepsi Hanımımız'ın onurunadır. O'na kendi aramızda Mari Migdala deriz. Yani Kulenin Meryem'i.

Ayça Meryem'in lafını kahkaha ile böldü.
-Şimdi kule sevdan anlaşılıyor. Bu Mari Migdala, Mecdelli Meryem olmasın sakın! Kule ile ne ilgisi var ki onun?

Meryem şefkatle ışık saçan gülümsemesini yüzünden hiç düşürmüyordu:
-Mecdelli Meryem diye biri yok. Mecdelli Meryem bizim kim olduğumuz değil, ne olduğumuzu anlatan bir ad. Mecdel sözcüğü kadim dilde "Migdal" demektir ki o da "Kule" olarak dilimize çevrilir. Biz Kule'nin Meryem'leriyiz, yani Kule'nin Hanımı'nın müritleriyiz.
-Kule'nin Hanımı da Meryem Ana, değil mi?
-Evet O. Meryem Ana olarak bildiğimiz varlık, bizim bilgeliğimizin özüdür. Meryem Ana deyince İsa'nın annesi olan kadın akla geliyor; oysa ki bu bilgi Hristiyanlık'ın dışındadır. Hristiyanlık'tan hatta Musevi'likten bile çok daha önce vardı. Tarih kadar, kadınlar kadar eskidir. Kaynağı Mezopotamya'dır.

Bora gülümsedi:
-Ne garip, bu evde de kule var. Bu evi seçmen tesadüf değildi o halde.

-Hayır, hem de hiç değildi. Evdeki kule de Meryem'in onuruna yapılmıştı. Bu evin sahipleri de size anlattığım bilgiye vakıftılar. Onlar da Hanımımız'ın takipçileriydi.

Ayça Meryem'in gizeminin çözülmesinden son derece memnundu. Kızın anlattıkları hoşuna gitmişti. Meryem'in bahsettiği "enerji"yi algılayabiliyor, anlayabiliyor olduğunu fark etti.

-Odamdaki kuleyi dilediğin zaman kullanman için sana izin veriyorum, Meryem. Artık buraya gizli gizli girmek zorunda değilsin.

"Gizli gizli" sözcüklerini duyan Bora'nın Meryem'e ters bakışlarını fark edince iki kadın kıkırdadılar.

Meryem oturduğu sandalyeden yavaşça kalktı:
-Ben sizi yalnız bırakayım. Belki "ikiz alev" neymiş ne değilmiş keşfetmek istersiniz.

1 yorum:

  1. Ahanda sevişme vakti, beline kuvvet bora; zaten yıllar önce beline gereken bakımı yapmıştı deniz.. :D

    YanıtlaSil