2 Ağustos 2011 Salı

Girizgah

"Evi çok beğeneceksin."

Çevre yolundaydılar. Otobüs terminalindeki hoşgeldin/hoşbuşduk lakırdısından beri Ayça'nın ilk algıladığı sözcüklerdi bunlar. Belki Bora başka şeyler de söylemişti ama Ayça duymamıştı. Terminalde kısaca selamlaştıktan sonra dümdüz bir suratla arabaya yönelmiş, sağ koltuğa oturmuş, emniyet kemerini takmış, her zaman yaptığı gibi emniyet kemerinin ani bir çarpmada kilitlenip kilitlenmeyeceğini denemek üzere üst tarafını bir kaç kez çekiştirmiş ve arkasına yaslanıp dalıp gitmişti. Başı sağ pencereye dönüktü. Yağmur damlalarının minik şelaleler halinde camdan aşağı akışını izliyordu. Böyle boş bulunduğu zamanlarda özenle sakladığı, anımsamaktan acıyla karışık haz duyduğu görüntüleri bir kez daha aklından geçirmişti. Çünkü o görüntüler öfkesini taze tutuyordu. Öfke, şu an yaşam enerjisi ile tek bağlantısıydı.

Babası, annesinden sonraki üçüncü eşi olan Sevilay'ı kimbilir hangi barda tavladığı kız ile kimbilir hangi tatil beldesinde aldatmaktaydı. Bu yüzden muhtemelen ne Ayçanın hastaneden çıkışından, ne de hemen sonrasında babasının şirketini alt üst edip kırk kişiyi cehenneme yollayacak kadar lanet okuyup "Ben Bora'nın yanına İzmir'e taşınıyorum. Beni sakın arama." diye not bıraktığından haberi vardı. Birkaç saat içinde ofiste ve malikanede kendine ait olan ne varsa paketleyip kargoyla İzmir'e yollamıştı bile.

Sonra annesi aklına geldi. Ayça henüz küçük bir çocukken evi terk eden annesi, Sevilay'ın söylediğine göre geçen sene Kaliforniya'lı bir üniversite öğrencisinden evlilik dışı bir çocuk doğurmuştu. Evi terk ettiğinden beri sesini 7-8 kere duyduğu annesine o kadar da öfkelenmemesinin tek nedeni, babasının adilikleri sonucu bunalıma girip çok daha manyakça hareketler yapan başka kadınlar da tanımış olmasıydı.

Ayça İstanbul'dan otobüse binmeden önce Sevilay'a kendisiyle gelmesi için adeta yalvarmıştı. Sevilay: "Hayır şekerim, ben burada kalıp o pezevengin hakkından geleceğim. Sen beni hiç merak etme." diye cevap vermişti. Sevilay bir anda Ayça'nın gözüne çok güçlü görünmüşse de Ayça bu konuşmanın ardından bir burukluk hissetmişti. Sanki Sevilay'ın öfkesinin altında, önceki kadınlarda da duymuş olduğu tanıdık bir tını vardı. O kadınların hepsini delilik sınırına getiren, bir daha da iflah olamamalarına neden olan o his: Dünyanın en benmerkezci ve kibirli adamına duyulan aşk.


...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder